Kokuların anavatanları vardır ve kokuları taşıyamayız…
Bulundukları coğrafyada güzeldir o kokular, poşete doldurup da valizimize koyamayız.
Burada imdadımıza kolonyalar yetişir. Ağustos’un sıcağında ferahlatıverir portakal çiçeği kokusu bizi, dünyanın her köşesinde, her istediğimizde açıverir portakal çiçekleri, portakal çiçeği kolonyası ile…
İşte bunun için kolonyaların, kokular kadar hatırası ve enerjisi vardır.
Tüm Dünya’nın, üzülerek tecrübe ettiği, yakın zamanlı pandemi döneminde, geçmişten gelen kolonya hatırâmızın ve alışkanlıklarımızı ne denli önemli olduğuna bir kere daha yaşayarak şahit olduk.
Oysa ki kolonya kültürümüzde birçok olayın mihenk taşıdır,
Ege’de ilk intibadır kolonya, toplu bir organizasyonda kolonya ile karşılarlar gelenleri, misafirleri.
Misafirle özdeşleşmiştir aslında kolonya eve gelene, dükkâna gelene hemencecik sunulur kolonya.
Çok naif bir hediyedir de kolonya, örneğin portakal ağaçları ile dolu bir sokakta portakal çiçeği zamanında yürüyemeyiz belki sevdiklerimizle fakat portakal çiçeği kolonyası ile sevdiklerimize de o hisleri ve duyguları yaşatabiliriz.
Malumdur Ege’nin sıcak yaz günleri, avuca dökülen kolonya gözleri kapatıp yüze sürüldüğünde, serinletiverir ortamı.
Ve en önemlisi de bayramlardır aslında. Kendine özgü heyecanının içinde, bayram alışverişi listesinde, en üst sırada yer alır kolonya. O olmadan eksik hissedilir hazırlıklar. Gelenler ile yapılan hoşbeş sırasında hadi kızım kolonya dağıt, oğlum misafirlerimize kolonya dağıt nidaları yükselir…